Ne Mutlu Türküm Diyene

31 Mayıs 2012 Perşembe


Hava

2 Yorumgaçlı Okurcan
hava_durumu_ankara
Bu aralar Ankara'da çok acayip bir hava durumu var aynı gün içerisinde birkaç farklı mevsim yaşamak mümkün.Öğlen çıkıyorsun evden hava güneşli mis gibi üzerinde kısa kollular aniden hava dönüyor kapanıyor başlıyorsun üşümeye.Ertesi gün aynı hava üşürüm ne olur ne olmaz diyerek uzun kolluları giyiyorsunuz o da nesi sıcak artarak devam ediyor ve haliyle siz de pişiyorsunuz.Bir başka gün hava kapalıyken yağmurluk-mont alıyorsunuz yağmurun yağma ihtimaline karşılık yağmıyor namert sonra yine yağmaz düşüncesiyle montsuz çıkıyorsunuz bu seferde başlıyor yağmur sizde yağmuru yiyip sıçana dönüyorsunuz çıldırmamak içten bile değil.

İçinimden derin bir la havle çekiyorum ne yapayım başka Allahım sen sabır ver :)


E tabi yıllar yılı acımadan doğayı katledersen o da seninle böyle dalgasını geçer...

28 Mayıs 2012 Pazartesi


Gündem'e dair

0 Yorumgaçlı Okurcan
Enteresan bir ülkede yaşadığımız kuşkusuz eli kalem tutan, mürekkep yalamış hemen hemen her bireyin ortak malumudur.Bir gecede gündem değişir açlık, yoksulluk, sefalet, enflasyon, verilen sadaka babındaki maaş artışları unutulur yeni mevzu tartışılmaya başlanır.

Örneğin en son memurlarla hükümet arasında yapılan güya "toplu sözleşme" görüşmelerinden bir sonuç çıkmadı grev yapıldı ortalık karıştı iktidar zora düştü hemen bir manevra akabinde bir gün uyandık ve önümüzde Kürtaj ve Sezeryan meselesi, hepberaber mal bulmuş magrıbi gibi üzerine atıldık muhalifler bir yandan yandaşlar öbür yandan görüş beyan ederken tartışmaların aleyhine döndüğünü hisseden muhterem bir beyan daha patlattı bu sefer enteresan bir şekilde uluderede yaşananlar kürtaj'a bağlandı e haliyle saçmalamanın nirvanasına ulaşıldı.

Televizyonlarda gazetelerde kısacası medyada yandaş kalemşörler ve yorumcular sayesinde uçkur bekçiliğinin,ahlakın sınırları ahalinin da sabrının sınırları zorlanmaya başladı.Yatıyoruz kalkıyoruz mevzu sezeryan kürtaj konuşanlarında neredeyse alayı erkek sanki sanki kendileri doğuruyorda bik bik bik konuşuyor...


Eğer muhterem sezeryanla yapılan doğumların devlet bütçesine zarar verdiğini düşünüyorsa sağlık bakanına verir talimatını yönetmelikler,yönergeler değişir insan sağlığı için zararlı durumlar söz konusu ve mecburi  olmadığı sürece sezeyanla doğumları devlet bütçesinden karşılamaz olur biter.İlla sezeryan yaptırmak isteyen ailelerde varsa imkanı verir parasını özel hastanelerde ya da fark ücerti dahilinde devlet ve üniversite hastanelerinde yaptırır sen sağ ben selamet konu kapanır.


Hadi çoluk çocuk sayısı üzerinde muhabbet yürütülmesine birşey demedik sonuçta bu bir nüfus politikasıdır altyapısını sağlayabildiğiniz takdirde düzenli nüfus artışı sakıncalı değil aksine yararlıdır.Lakin siyasiler bilmediği konularda pek lakırdı etmemeli özellikle hassasiyet taşıyan tıbbi konularda.

Kürtaja taraf olduğumu kimse düşünmesin anne açısından hayati bir tehdit olmadığı,çocuğun ciddi bedensel ve zihinsel engeller taşıdığı ortaya çıkmamışsa ya da tecavüz sonucu oluşan gebelikler haricinde (yasal sınırlar dahilinde) bu yönteme başvurulmasını ben de insanlık dışı buluyorum.

Pek çok farklı doğum kontrol yöntemi var  kullanın birini ya da nefsinize hakim olun çözüm bu kadar basit...

Her insan farklı fikirler taşıyabilir kürtaja karşı olanlarında haklı gerekçeleri var serbest olması gerektiğini savunanlarında ama bunu siyasi arenada bangır bangır konuşmamalı kimse kadın bedeni üzerinden yapılan siyaset cidden gayri etik bence.

Neyse önemli değil nasıl olsa en fazla bir hafta içinde unutulur gider muhterem bir devlet büyüğümüzün dediği gibi "Durmak yok uyumaya devam" İyi uykular Türkiyem... 

25 Mayıs 2012 Cuma


Sen benim sarhoşluğumsun

0 Yorumgaçlı Okurcan
Sen benim sarhoşluğumsun
ne ayıldım,
ne ayılabilirim,
ne ayılmak isterim.
Başım ağır,
dizlerim parçalanmış,
üstüm başım çamur içinde,
yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.



Nazım Hikmet Ran

23 Mayıs 2012 Çarşamba


Bazen...

2 Yorumgaçlı Okurcan
iyiyim
soruyorsun ya "Nasılsın?" diye...

19 Mayıs 2012 Cumartesi


Mutlu tesadüfler dün'ü

4 Yorumgaçlı Okurcan
Dün tesadüfler açısından ilginç bir gündü benim için.Bir arkadaşımla kedi almayak için kızılay'a inerken metroda düğününe gidemediğim için oldukça hayıflandığım,üzüldüğüm kadim bir dostumla karşılaşmak ve kısada olsa hasbihal etmek oldukça keyiflendirdi beni.Çok yakın olmamıza ve aynı şehirde yaşamamıza rağmen kendisinin işinin yoğunluğu dolayısıyla görüşememek oldukça berbat bir durum.


Kızılayda bundan birkaç gün önce sakarya'da karşlaştığımız kızıderili arkadaşların müzik ziyafetine denk gelmek ise üzerine bonus oldu.Kendi etik kıyafetlerini giymişler tepelerinde tüyler falan oldukça dikkat çekiciydiler.Tabi yanımdaki arkadaşım ısrarlarıma rağmen kızılderililerle akraba olduğumuz gerçeğini kabulenmesede etraflarında bir hayli kalabalık bir grup toplanmış ilgiyle onları izliyorlardı maalesef biz pek kalamadık yanlarından transit geçtik neymiş hanfendi gece yolda görse korkarmış pehh :)


Neyse petshoptan Exotic Shorthair cinsi kedimizi aldık ve günü tamamladık.Oldukça şirin bir hayvan aslında ben pek kedici bir hayvansever değilim ama kanım kaynadı kerataya :)



Bazıları her nekadar milli bayramlarımızdan hazzetmese,rahatsız olsa, onları güdükleştirmeye ve ortadan kaldırmaya çalışsa da bizi biz yapan, ulusal kimliğimizin bir parçası olan 19 Mayıs Atatürk'ü Anma,Gençlik ve Spor Bayramınızı en içten duygularımla kutlarım.



15 Mayıs 2012 Salı


Güme giden bir gençlik vakası Cihan Kırmızıgül

0 Yorumgaçlı Okurcan
Cihan-kırmızıgül
Bu ülkede başınıza birşey gelmesi için illa bir aksiyonda bulunmanız gerekmez.Saçınızın uzun olması,sakalınızın olması,bıyığınızın bir şekle benziyor olması,gözlüklü olmanız,kıyafetiniz,poşu takmanız hatta göznünüzün üzerinde kaşınızın olması kafidir.Bazen sadece yanlış yerde ve yanlış zamanda bulunmanız dahi hayatınızın kararmasına yeter de artar bile.En son Cihan Kırmızıgül'ün başına gelenler gibi tabi bu basına yansıyanlar yansımayan Allah bilir neler var.

Uzun uzadıya yazacak değilim mevzu kısaca şöyle;


"Cihan'ın tek suçu arkadaşının evinden çıkıp otobüs durağına doğru yürümek,boynundaki poşuyu görenpolisler bir anda tepesine çullanıp karga tulumba götürüyorlar.Güya kendisi yasadışı örgütün bir marketi molotofla kundaklama eylemine katılmış.Hakkında elle tutulur hiç bir delil olmamasına (gizli tanık ifadesi hariç) rağmen uzunca bir süre içeride tutulduktan sonra mahkemeye çıkartıldı burada gizli tanık Cihan Kırmızıgül'ün ifadesinde belirttiği kişi olmadığını açıkladı ,atılan molotofların üzerinde cihan'ın pamak izi falan da yok üstüne üstlük savcı beraat isterken mahkeme kör gözüm parmağına örgüt üyeliği,patlayıcı madde bulundurmak ve mala zarar vermekten 11 yıl 3 ay hapse mahkum etti."


Allah hepimizin yardımcısı olsun baksana yolda yürüken tipini kıyafetini beğenmeyen polisler alıp götürse aleyhinde delil falan da olmadan mazallah örgüttten bilmem neden piyangodan çıkan 10-15 senelik hapis cezasıyla ödüllendirilmen mümkün.

Kimse kusura bakmasın adalet mekanizmasının böyle işlediği bir ülkede yaşanmaz gün geçtikçe daha da yaşanmaz hale geliyor.Gidişattan memnun olan koyunlara diyecek sözüm yok zaten ben ne desem bildiklerini okurlar gerçi herhangi bir matbu eser,gazete,dergi vs okduklarından okusalar da anladıklarından şüpheliyim ya neyse konumuzun dışında bu.

Artık yeter...

13 Mayıs 2012 Pazar


Anneler günü

2 Yorumgaçlı Okurcan
Anneler_gunu
Anne sıfatını gerçekten hakeden,çocuklarının hayırlı evlatlar olarak yetişmesi için emek sarfeden onlara gözleri gibi bakan yeri geldiğinde kendi canlarından daha çok kıymet veren tüm kadınlarımızın Anneler Günü kutlarım.
(Çocuk pırtlatıp hiç ilgilenmemecesine sokağa salmayı annelik sayanlar,başı sıkıştığında çocuğunu sokağa terkedenler daha vahimi maddi çıkar karşılığı evlat edindirenler(yani satanlar) ve kendini kurtamak adına çocuklarını Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakanlar hariç)

9 Mayıs 2012 Çarşamba


Muktedirin gölgesinde sanat

2 Yorumgaçlı Okurcan
En sevdiğim sanatçılardan birisidir Yılmaz Erdoğan, şiirlerine hasta olurum, çektiği filmleri beğenerek izlerim ve bana göre her biri almasını bilene inceden bir mesaj verir.Ancak üzülerek görüyorum ki son zamanların yeni trendi iktidar gölgeliğinden yararlanıp Devrime çakma hastalığına tutulmuş.Cumhuriyetin kuruluş aşamasında yaşananların,modernleşme ve yenileşme hareketinin toplumda yarattığı sancılar yeni aklına gelmiş muhteremin.Bir dergiyle yaptığı söyleşiden satırbaşlarını vereceğim ve neden katılmadığımı belirteceğim.


Mizah:"Bence farkındalığın en üst katmanı mizah. Nitelikli bir mizahtan bahsediyorum tabii. Mizah severlikten, şaka severlikten bahsetmiyorum. Çünkü o zaman da çok tehlikeli bir şeydir. Kellen de gider Allah muhafaza."


Sinema:"İran sinemasının kimlik oluşturduğu ve bizim bunu başaramadığımız doğru. Ama bizde olan bazı gelişmeler sebebiyle maalesef böyle oldu. Onlar bir tarihte toplanıp sözlüklerinin tamamını değiştirmediler. Kelimelerinin hepsini değiştirip herkesin kendini yabancı hissettiği bir alanda yeniden kendilerini tanımlamadılar. Dolayısıyla o geleneksel bağ kopmadı.Biraz bağnaz bir batıcılık kafası, halkın önüne sunulan yeni bir şeyler uğruna eskiyi tamamen çıkarmak, bir ağacın meyvesinin kökleriyle olan bağını kesmesi anlamına geldi ki, aslında en çok darbeyi de sanat yedi bu yüzden." 


Şiir:"Divan şiirini madara ettik, Farsçayı, Arapçayı madara ettik. Sadece uzaklaşmadık bir de madara ettik. İngilizceyi, Fransızcayı, batı kültürünü, Amerika'yı kendi kafamızda yücelttik." 


Ezan:"Türkiye'deki bir sette günde beş kez ezan için durursun, 'Aziz Allah' dersin, beklersin, çay içersin ama filmde duyulmaz o ezan." 
Şimdi bu sözler ne desem bilemedim nerden tutsan elinde kalıyor.


Demek son zamanlarda mizahtan uzaklaşmasının sebebi buymuş Yılmaz Erdoğan'ın Bir Demet Tiyatro'dan sonra ÇGHB ile yeni bir soluk yakalamaya çalışsada başaramadığı aşikardı demek kelleyi kaybetme korkusu dağları bürümüş ki sahneye çıkmaktan imtina eder olmuş, kendisini zülfiyare dokunmaktan alıkoymuş endişeleri.


Sinema konusunda kendisindeki bu iran hayranlığını anlayabilmiş değilim hayatta izlemem iran filmlerini ama sakın karalayacağım düşünülmesin bana hitap etmiyor ayrıca sedece bana değil büyük bir kitleye de hitap etmediğinden olsa gerek festivaller haricinde pek göremiyoruz farsi filmleri.Zira anlatmak istediğini doğrudan anlatamadıklarından alternatif yöntemlere eğilmek zorunda iran sineması.İki gencin tutkulu aşkını ya da iran devriminin toplumda yarattığı deformasyonu aktarabilmekte çok yetersiz kalıyorlar rejimin korkusudan.İran sinemasının "başarısını" (ne kadar başarılı tartışılır) dilinden kopmamaya bağlaması ise tamamen anlamsız.


Batıcılık kafası deyimi külliyen haksızlık modernleşme - çağdaşlaşma çabalarını geçmişi silme eskiyle bağları koparma olarak görmek çok sağlıksız.Ayrıca sanatın bu çabalardan zarar gördüğünü söylemek akıl ve mantık dışı kendisi o zamanki şartları biliyordur muhtemelen toplasan %3-5 civarı okur yazar bir kitleye sahip toplumda ne kadar sanat yapılabildiğini bir oturup düşünmek ondan sonra ahkâm kesmek lazım.


Ayrıca bir tarihte oturup hep beraber sözlükleri kelimeleri değiştirelim histerisine kapılmadı Cumhuriyet.Kurulduğu zaman adında Türk ibaresi geçen bu devletin dilinin neredeyse %90'ı arapça ve farsça kelimelerin işgali altındaydı zamanla zorlu bir sürecin ardından kimseleri incitmemeye çalışılarak temizlendi dilimiz ki bu hassasiyetlerden ötürü hala yeterince başarılabilmiş değildir.Kendisi Türkçe'yi yeterli bulmuyor olabilir isterse eski "zengin" kelimeleri eserlerinde kullanabilir ama bu seferde halk onu anlamaz aynen divan şiirinin vakti zamanında anlamadıkları gibi.


Divan şiirinin madara olmasından dem vurmakta Yılmaz Erdoğan buyursun kendisi divan şiiri tarzında aruz vezninde şiirler yazsın elinden tutan mı var? Sanatçı karanlığa küfretmez mum yakar madem günümüzün şartlarına isyan bayrağı çekiyor imkanları nispetinde bayraktarlığına devam etsin arapça-farsça kelimelerle doldurduğu şiirler yazmakta serbesttir lakin okuyacak bir kitle bulabilir mi orası şüpheli.

Arapça'nın Farsça'nın madara edilmesi söylemi ise başlı başına ayrı bir felaket bırakalım araplar arapça,farslar farsça şiir yazsın bize kendi dilimiz yeter.


Filmlerde ezanın yer alıp almaması konusundaki "hassasiyeti" ise zamanında mizahla uğraştığından mizah olarak nitelendirmek gerek pek çok film çekti Yılmaz Erdoğan kaçında ezan sesi duyuldu ? Engelleyen mi oldu ezan sesi duyulmasını? Ayrıca filmde alakadar bir sahne işlenmiyorsa ezan sesinin ne işi olabilir? Kör gözüm parmağına der gibi illa her filmde ezan sesi duyulmalı mıdır? Yoksa Yılmaz Erdoğan'ın tavrı bir yerlere selam çakma çabası mıdır?


Benim sizlerimi bir yana koyalım muhtereme destek veren insanlardan birinin Cüneyt Özdemir olması beni hiç şaşırtmadı destek için yazdığı yazıyı okudum Yılmaz Erdoğanın fikirlerini desteklemek yerine onu eleştirenler hücum edip çakmak ne kadar komik :)


Neyse umarım Yılmaz Erdoğan'da benim sözlerimi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirir zira kendisinin de söylediği gibi "Düşünce özgürlüğü uygulanır, sadece talep edilmez."

7 Mayıs 2012 Pazartesi


Futbol sadece futbol mudur?

0 Yorumgaçlı Okurcan
fenerbehce_rakipleri
Aslında yazmaya başladığımda Fenerbahçe Trabzonspor maçını başka bir dille anlatmaya niyetliydim niyeyse bir türlü elim varmadı belkide yazacaklarım yazabileceklerim hoşuma gitmedi.

Bir takım düşünün sezon başlamadan üzerinde şike davası nedeniyle töhmet oluşan ve zor bela transfer ettiği yabancı oyuncuları sırf bu beladan uzak durabilmek için takımdan ayrılan.Buna rağmen kör topal mevcut oyunculara 1-2 takviyeyle yoluna devam edebilmiş.Sezon boyunca neredeyse tüm rakip takım taraftarı gazeteciler tarafından inciği cıncığı çıkartılıncaya kadar deşilen bi ana avrat sövülmediği kalan.Başkanından yöneticisine,malzemecisinden,tercümanına hapislerde süründürülüp oyuncusuna kadar rahat bırakılmayan.

Ligin sonuna kadar canavar gibi mücadele etmiş ikinci bitirmiş yeni icad edilen playoff sisteminde de aynı başarıyı sürdürmüş.

Bu takım deplasmana gittiğinde kaldığı otel (Rakip takımın ismi lazım değil ama hepiniz anlamışsınızdır) karşı takımın taraftarları tarafından teknelerle gecenin bir vaktine kadar sırf oyuncular uyumasın huzursuz olsun maç zamanı performansları düşsün diye projektörlerle aydınlatınla gürültü yapılan.Sahaya çıktıklarında futbol yerine karete dojosuna gelmişçesine pata küte dayak yiyen her taç ve korner atışında kenara giden oyuncusu kafasına bozuk para yemek suretiyle yerlerde sürünen.Yetmezmiş gibi devre arasında rakip takımın oyuncuları ve bizzat başkanı tarafından saldırıya uğrayan.Hakem tarafından sahada resmen katledilmelerine göz yumulan buna ve bunlara rağmen kendilerini hiç bozmadan mücadelesine bakark sahadan alnının akıyla 3 gol ve 3 puanla çıkmayı bilen takım.


Sadece sahadaki rakipleriyle değil gazetecisi,polisi,savcısı,hakimi,siyasetçisiyle ayrı ayrı mücadele etmiş ve hiç pes etmemiş.


Benim nazarımda FENERBAHÇE son maçta yense de yenilse de gönüllerin şampiyonu ünvanını haketmiştir.

5 Mayıs 2012 Cumartesi


Memleket iyiye gidiye

0 Yorumgaçlı Okurcan
Başvekil buyurdu 3 çocuk yapın üreyin aradan bir süre geçti miktar 5'e çıktı.Tabi bizim vatandaş aldı gazı yaptı 3'ü kaldı 2 

el sual: Peki rızkı nerede? el cevap:Çocuğu veren Allah rızkını da verir.


Okullarda süt dağıtıyor diye izmir'e kızdılar dava konusu ettiler, kendileri tüm Türkiyede dağıtmaya kalktılar ilk gün bin küsür çocuk hastanelerde.Bahane hazır çocuklar ilk defa süt içmiş laktoz sorun yaratmış,sorun psikolojik vs vs 

el sual: Hani çocuğu veren Allah rızkını da veriyordu bunca çocuk ilkokula kadar süt içmediyse rızık nerede? el cevap:....!!!

Kabahat kimde? hâlâ belli değil

Eğitimde kalite arayışı hak getire varsa yoksa dindar nesil yetiştirme çabası imam hatipler açıldı yetmedi tüm liseleri imam hatibe çevirmek üzereler zorunlu "seçmeli" din dersleriyle.


İçki içmeyin zihnhar haram sağlığada zararlı zira, şimdilik komple yasaklıyamıyorlar 1-2 yerde pilot bölge yapıldı çalışmalar son gaz,Sigara kapalı mekanlarda yasak ellerinden gelse her yerde yasaklayacaklar sorsan sigara içme intihar etmenin özgürlüğü mü olur.Muhterem öylede ayık kafaylada çekilmiyor memleket


Konuşmak serbest ama yeni müesses nizamı gıdıklamayacak şekilde.Zülfiyare dokunursan ya ergenekoncusun ya kcklı doğru kodese.Yeni yazarlar türedi tek yazma konuları var iktidarı eleştenleri eleştirmek türlü iftiralar atmak.Sorduğunda basın özgürdür ifade hürriyetidir mangalda kül bırakmaz ama sadece kendine yontar keseri.


Resim: Suret çizilmez kapat üzerini
Bale: Belden aşşağı sanat
Heykel: Ucube
Tiyatro: Parayı biz veriyoruz bizim istediğimizi oynayacaksınız yoksa özelleştiririz
Basın özgürlüğü: Dünyanın dibine çivi çakmış vaziyette
İfade özgürlüğü: Sürünmekte
İnsani yaşam endeksi: Yerlerde

Çalışana 3-5 kuruş zam doğalgaza,elektiriğe benzine kol gibi ayarlama


Protesto hürriyeti var çok şükür ama karşılığı biber gazı ve dayak :)


Vatandaşa soruyorlar televizyonda ufo tarikatları hakkında ne düşünüyorsunuz amca tarikatten alıyor gazı el cevap: Memleket iyiye gidiye elhamdülillah :) 

He amca he memleket iyiye gidiye

2 Mayıs 2012 Çarşamba


Genel sağlık sigortası mevzusu

0 Yorumgaçlı Okurcan
Şimdi efenim bizim muhterem devlet-i alimiz zenginden vergi toplayamadığından mütevellit benim gibi işsiz güçsüz herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmayan tayfaya gözünü dikti.Lan bu heriflerin geliri meliri yok ama baksana ölmüyolar bu namussuzlar kesin bunlarda para vardır mantığıyla aslında 5 kuruş vermeden yararlanmamız gereken Genel Sağlık Sigortası kapsamında bize okkalı bir pirim döşedi. 

Daha önce sigortadan "mecburen" faydalanabilmek için yaşadığım durumları burada yazmıştım.Beklediğim sıraları sistemin göçmesini büyün milletin o daracık yerde sıkış tepiş bir evrak onaylatabilmek için neler çektiğini vs 

Yüce devlet-i alimizin bana ve benim gibi binlerce vatandaşa döşediği yüksek pirim miktarı yüzünden pekçok kişi gibi bende kaymakamlığa itiraz dilekçesi vermiş kurulun halimi yeniden gözden geçirmesini beklemiştim.Aradan geçen sürenin ardından kurul beni ve ailemin durumunu incelemiş dilekçeme yanıt göndermiş ödemem gereken pirim miktarında istediğim şekilde değişiklik yapıldığına dair.Şimdi normalde ne beklersiniz kaymakamlık sgk'ya haber verir değil mi yok vermemiş.Bizim bizzat gidip başvurmamız gerekiyormuş meğersem.Tabi bizimkiler pirim ödemesi için bankaya gidince kocamaaaan bir süprizle karşılaşmışlar haliyle.


Bu gün ufaktan ufaktan yollara düştüm mecburen elimde bana gönderilen yanıt bildirimi sgk'nın kapısına dayandım Allahtan içerde pek kimse yoktu hemen bir form doldurdum yanına da yanıt bildirimini ilave ederek memura uzattım şansıma yine sistemde sorun çıkmasın mı :) Biraz bekledikten sonra daha deneyimli bir memur geldi epey uğraştıktan sonra işlemimin tamamlandığını bir kaç gün içerisinde tüm sistemde (banka dahil) pirim miktarımın doğru görüneceğini söyledi.


Böylece yine işimizi halletmiş olduk çok şükür  :)
Yeni kayıtlar Önceki kayıtlar Anasayfa